GenelMakaleler

Vergi Davasında Süreç

Vergi Mahkemesinde Dava Açılması Süreci

1)  GİRİŞ

Bilindiği üzere Vergi idaresi ile mükellef/yükümlüler arasında çıkan uyuş­mazlıkların çözümünde iki yol bulunmaktadır. Bunlar uyuşmazlıkların idari aşamada çözümü ve yargı aşamasında çözümüdür. 213 sayılı Ver­gi Usul Kanunu kapsamına giren vergilerde ortaya çıkan uyuşmazlıklarda mü­kellef iki yoldan birini tercih etmekte özgürdür.

İdari işlem[1] ve eylemlerin yargısal denetimi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Bu madde de ; “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır…” hükmü bulunmaktadır. Bu ne­denle vergi ile ilgili mükellef ve idare arasında ortaya çıkan idari eylem ve iş­lemlere ait uyuşmazlıklar da mükellefler tarafından idari davaya konu edile­bilecektir. Bu mükelleflere anayasa tarafından tanınmış bir haktır. Mükellef­lere tanınan bu hak 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nda (İYUK) ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. İYUK md. 1’e göre; Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu kanunda gösterilen usullere tabidir. İYUK kapsamına giren davalara idari dava denmektedir. Kapsamına giren idari davalar şunlardır. (İYUK md.2/1).

a) İdarî işlemler hakkında yetki[2], şekil[3], sebep[4], konu[5] ve maksat[6] yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdarî eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c- Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.

İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler. (İYUK md.2/2).

2) VERGİ DAVASININ KONUSU VE DAVA AÇMA HAKKININ DOĞMASI

Genel olarak genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, re­sim ve harçlarla benzeri mali yükümlülükler ve bunlara ilişkin zam ve cezalar ile tarifeler dolayısıyla ortaya çıkacak uyuşmazlıklar vergi davasının konusunu oluşturmaktadır. Bunun yanında kamu alacağının tahsiline ilişkin uygulamalar da vergi davalarının konusunu oluşturabilir (Kızılot ve Kızılot, 2006, 309). Bununla birlikte vergi davasının konusuna giren bir davanın açılabil­mesi için 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 378. maddesinde belirtildiği gibi; “…Verginin tarh edilmesi, Cezanın kesilmesi, Tadilat ve takdir komisyonları ka­rarlarının tebliğ edilmiş olması;

Tevkif yoluyla alınan vergilerde is­tihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından vergi­nin kesilmiş olması lazımdır.

Mükellefler beyan ettikleri matrahla­ra ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar” (Dn. 7. D. 04.04.2005 T, 2001/1850 E., 2005/566 K). Bu kanunun vergi hatalarına ait hükümleri mahfuzdur.”

2.1-Verginin Tarhı

Esas itibariyle aleyhine dava açılabile­cek tarhiyat, mükellef beyanına da­yanmayan, ikmalen, re’sen veya ida­rece yapılan tarhiyattır ve kural ola­rak mükellefin kendi beyan ettikleri matrahlar üzerinden yapılacak tarhiyatlara karşı dava açma hakları bu­lunmamaktadır (Tosuner ve Tosuner, 2006, 135). Ancak mükellefin beyan ettiği matrahta vergi hatası varsa ve­ya mükellef beyanını ihtirazi kayıtla yapmışsa o zaman kendi beyan ettik­leri matrahlara karşı da dava açma hakları olmaktadır.

2.2-Vergi Cezası Kesilmesi

Ceza muhataplarının adlarına kesilen cezalara karşı dava açma hakları var­dır. Bu hakkın doğabilmesi için ceza­nın kesilmiş ve muhataba tebliğ edil­miş olması gerekir. V.U.K’nun 366. maddesine göre kesilen cezanın ilgili­lere ceza ihbarnamesi ile tebliğ edil­mesi gerekmektedir.

2.3-Takdir Komisyonu Kararları

Yükümlüler takdir komisyonu karar­larına karşı dava açamazlar. Çünkü yükümlüler ancak kendileri bakımın­dan yürütülmesi zorunlu işlemlere karşı dava açabilirler. Takdir komisyo­nu kararları kendilerine doğrudan uy­gulanmayacağından bu kararlara karşı vergi mahkemelerine başvuramazlar. Ancak bazı durumların varlığı halinde takdir komisyonu kararlarına karşı yükümlüler de dava açabilmek­tedirler (Tosuner ve Arıkan, 2006, 137). Bu anlamda mükellefler ancak vergi dairesinin bu matrah tespitine daya­narak yaptığı vergi tarhiyatına karşı dava açabilirler (Kızılot ve Kızılot, 2006, 314).

Vergi daireleri ise tadilat ve takdir ko­misyonlarınca tahmin ve takdir olu­nan matrahlara karşı vergi mahkeme­sinde dava açabilmektedir ( V.U.K Md. 377/2 ). Bu durumda yetki ver­gi dairesi müdürüne aittir. Danıştay da bir kararında “Temyiz ve itiraz yo­luna başvurma hususunda hazine müşavir avukatlarının ve hazine avu­katlarının idareyi temsil yetkisi yok­tur, bu yetki münhasıran vergi daire­si müdürüne aittir ve münhasıran on­lar tarafından kullanılabilir.” (Dan. 7. Dairesi, 26.5.1986 tarih ve E. 1984 / 1589 , K. 1986/ 1713 sayılı kararı). Şeklinde konuya bir açıklama getir­miştir.

Belediyelerde bu yetki varidat müdü­rü, olmayan yerlerde hesap işleri mü­dürü ya da o görevi yapan tarafından kullanılmaktadır.

Vergi daireleri Maliye Bakanlığının, il özel idareleri ile belediyeler valilerin onayını almaksızın vergi mahkemele­rinin kararlarına karşı Danıştay’da temyiz davası açamazlar. (V.U.K. Md. 377/4 ). Bölge idare mahkemesine başvurmada ise bu onay aranma­maktadır.

2.4-Tevkif Yoluyla Ödenen Vergiler

Tevkif yoluyla ödenen vergilerde da­va açılabilmesi için istihkak sahibine ödemenin yapılmış ve verginin kesil­miş olması gerekmektedir. Eğer vergi kesintisi yapılmış fakat kesilen vergi sorumlu tarafından vergi dairesine ödenmemişse, bu durumda vergi mükellefinin vergi kesintisi yapıldığını ispatlaması şartıyla davanın tarafının vergi sorumlusu olması gerekmekte­dir (Tosuner ve Arıkan, 2006, 138).

2.5- Tebliğ Edilen Ödeme Emrine Karşı Dava Açılması

Tarh ve tahakkuku gerçekleşmiş ol­masına karşılık mükellef tarafından ödenmeyen vergiler için mükelleflere ilgili kurumca ödeme emri çıkarılır ve bu belgeler ilgili mükellefe yasaya uy­gun olarak tebliğ edilir. Ödeme emri­ni tebellüğ eden mükellefler kanuni süresi içinde (15 gün) ilgili ödeme em­rine karşı vergi davası açabilirler. An­cak açılacak davalar belirli konularla sınırlandırılmıştır. Ödeme emrine kar­şı açılacak olan davalar ancak; “Bor­cun bulunmadığı”, “kısmen ödenmiş ol­duğu”, “zamanaşımına uğramış olduğu” gerekçeleri ile açılabilir.

2.6- İhtiyati Tahakkuk ve İhtiyati Haciz İşlemelerine Karşı Dava Açılması

6183 Sayılı AATUHK’da belirtildiği üzere, kamu alacaklarının güvence altına alınabilmesi için ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk işlemleri düzen­lenmiştir. Devletin kamu alacağına daha hızlı ve güvenli şekilde ulaşma­sını sağlayan bu düzenlemede belirli şartlar sağlandığında mükelleflerin bilgisi olmadan tahakkuk ve haciz iş­lemleri uygulanmaktadır. Böyle bir idari işlemin de yargı denetimine tabi tutulması gerekmektedir.

2.7- Tecil İsteğinin Reddi

6183 Sayılı Kanun’un 48. maddesine göre, kamu borcunun vadesinde ödenmesi veya haczin tatbiki veya haczolunmuş malların paraya çevril­mesi kamu borçlusunu çok zor duru­ma düşürecekse, borçlu tarafından yazı ile istenmiş ve teminat gösteril­miş olmak şartıyla alacaklı amme ida­resince veya yetkili kılacağı makam­larca; vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masraf­ları, vergi cezası, para cezası ve gecik­me zammı alacakları iki yıl, bu alacak­lar dışında kalan kamu alacakları ise beş yılı geçmemek üzere ve faiz alı­narak tecil olunabilir. Tecil isteği red­dedilen yükümlü idarenin bu red işle­mine karşı vergi mahkemesinde dava açabilir (Tosuner ve Arıkan, 2006, 141).

2.8- Dava Konusu Diğer İşlemler

Yukarıda izah edilen dava konusu iş­lemlerin yanında, vergi idaresince kesin ve yürütülmesi gereken her işlem dava konusu edilebilir. . Bir idari işlemin kesin ve yürütülmesinin zorunlu sayılabilmesi, hukuk düzeninde varlık kazanabilmesi; idari işlem için gerekli prosedürün son aşamasını geçirmiş bulunmasına, başka bir idari makamın onayına ihtiyaç göstermeksizin hukuk düzeninde değişiklik meydana getirebilmesine, başka bir anlatımla idare edilenlerin hukukunu şu ya da bu yönde etkileyebilmesine bağlıdır ( Danıştay. 3D. T. 06.02.1992, E. 1991/474, K. 1992/445).

Bu anlamda mükellefin dönem zararının/geçmiş yıl zararının ya da devrolunan indirilecek KDV’nin azaltılması, muafiyetinin kaldırılması gibi mükellef hukukunu doğrudan ilgilendiren işlemler dava konusu edilebilir. Danıştay tarafından benzer bir konuda verilen karar da ; “213 sayılı Vergi Usulü Kanunu’nun 378. maddesinde ise, Vergi Mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerince ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiği hükmüne yer verilmiştir. Anılan Kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, vergi yargısında idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlerin, verginin tarh edilmesi, vergi tevkifatı, ihtiyati tahakkuk, ihtiyati haciz, ödeme emri ve haciz gibi uygulanması halinde mükellefin menfaatini etkileyecek nitelikte sonuç doğuran işlemler olarak kabulü gerektiği anlaşılmaktadır.

Mükellefler hakkında düzenlenen vergi inceleme raporları ise tarh işlemine hazırlık niteliğinde olup, düzenlenen rapor uyarınca İdarece herhangi bir tarhiyat yapılmadığı sürece kural olarak icrailik niteliği taşımazlar. Ancak, Vergi Usul Kanununun 134 ve müteakip maddeleri gereğince ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak amacıyla düzenlenen rapor, ilgilinin devreden zarar miktarını ve sonraki dönemlerde tarh edilecek vergisini doğrudan etkileyeceğinden ve vergi daireleri Vergi Usul Kanununun 30. maddesine göre düzenlenen bu raporun gereklerini yerine getirmekle yükümlü olduklarından, zarar azaltımına ilişkin vergi inceleme raporlarının da idari davaya konu olabilecek icrai nitelikte işlemler olduklarının kabulü gerekmektedir.” Hükmüne varılmıştır (Danıştay, 4. Daire, E. 2010/5263, K. 2010/5585, T. 10.11.2010)[7].

Ayrıca Danıştay, devreden KDV’nin re’sen azaltılması işlemini kesin ve yürütülmesi gerekli işlem olarak kabul etmiş ve dosyayı esastan karara bağlamıştır. (Danıştay, 4. Daire , E. 2014/6016,  K. 2018/7370, T. 11.9.2018)

Ayrıca Maliye Bakanlığı’nın yönet­melik ve tebliğleri gibi objektif işlem­ler de dava konusu yapılabilir.

Diğer yandan ilke olarak sirkülerler dava edilemez. Ancak sirküler yayım­lanmak suretiyle, vergilendirmeye iliş­kin düzenleme de yapılamaz. Başka bir anlatımla, sirküler düzenleyici ni­telikte bir işlem değildir. Maliye Ba­kanlığı’nın aksine hareket etmesi ya­ni düzenleyici nitelikli işlem yapması durumunda, iptali için dava açılması mümkündür (Kızılot, 2007, 35). Zira 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29/2’nci maddesiyle ge­çici 15’nci maddesine dayanılarak ya­yımlanan KDVK-5/2003-5 Sayılı Kat­ma Değer Vergisi Sirküleri ile ilgi ola­rak Danıştay’a intikal eden olayda, Danıştay’ca “inşaat yapı ruhsatının münhasıran konut yapı kooperatifi adına düzenlenmemiş ise yapılan in­şaat taahhüt işlerinin istisnadan ya da indirimli oranda KDV’den yararla­nılması mümkün değildir”, ibaresinin iptaline karar verilmiştir Dn. 4. D.’nin, 31.10.2006 tarih ve E.2006/1452, K.2006/2080 sayılı Kararı ( Yaklaşım Dergisi, Nisan 2007, s: 172, s.288- 289.).

Gümrüklerde alınan vergilerle ilgili uyuşmazlıklar, diğer vergilerin tabi ol­duğu usullere tabi olmakla birlikte, bu vergilere karşı dava açılmadan ön­ce idare içindeki itiraz mercilerine başvurulmuş olması gerekir. İdari başvuru yolu tüketildikten sonra olumlu bir sonuç alınmadığı takdirde, vergi mahkemesine başvurulur.

3) VERGİ DAVASI AÇMAYA YETKİLİ OLANLAR

213 Sayılı V.U.K.’nun 377. maddesin­de; mükellefler ve adına vergi cezası kesilenler, tarh edilen vergilere ve ke­silen cezalara karşı vergi mahkemele­rinde dava açmaya yetkili kişiler ola­rak belirtilmişlerdir. Mükellef veya adına ceza kesilen şahıs, gerçek ya da tüzel kişi olabilir. Küçüklük veya kı­sıtlılık hallerinde ve tüzel kişiler için kanuni temsilciler dava açmaya yetki­lidirler. Ayrıca vekille de dava açmak mümkündür. Avukatlık Kanuna göre ve İ.Y.U.K’nda belirtildiği üzere bu vekil avukat olmalıdır. Aksi takdirde dilekçenin 30 gün içinde bizzat ya da avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere reddedilmesi söz konusu olur. (İYUK Md. 15/d ).

Ayrıca V.U.K.’nun Mükerrer 49. mad­desinde belirtilen kuruluşlar da belli konularda dava açabilmektedirler. Emlak vergisinde bina metrekare in­şaat maliyet bedellerine karşı Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Odaları ve Tica­ret Borsaları Birliği, takdir komisyon­larının arsa ve arazilere ait asgari öl­çüde birim değer tespitine ilişkin ka­rarlarına karşı da kendilerine karar tebliğ edilen daire, kurum, teşekkül­ler ve ilgili mahalle ve köy muhtarlık­ları da dava açabilmektedirler.

4)  YETKİLİ VERGİ MAHKEMESİ

Yetki ; “Bir yargı yerinin davayı çöze­bilmek için yer açısından görevli ol­masını ” ifade eder (Coşkun, 1993, 34). idari sınırlar içindeki bir alanda meydana gelen uyuşmazlığı çözmeye yetkili yargı yerinin belirlenmesi yetki kuralları çerçevesinde olur. Vergi da­vası, yasada öngörülen yetkili mahke­meye açılır. İ.Y.U.K’un 37. maddesin­de vergi uyuşmazlıklarında hangi mahkemenin yetkili olacağı belirtil­miştir. Buna göre;

  • Uyuşmazlık konusu vergi, resim, harç ve benzeri yükümleri tarh ve ta­hakkuk ettiren, zam ve cezaları ke­sen ,
  • Gümrük Kanununa göre alınması gereken vergilerle, V.U.K. gereğince şikayet yoluyla vergi düzeltme talep­lerinin reddine ilişkin işlemlerde; ver­gi, resim, harç ve benzeri mali yü­kümleri tarh ve tahakkuk ettiren,
  • AATUHK’ nun uygulanmasında ödeme emrini düzenleyen,
  • Diğer uyuşmazlıklarda dava konusu işlemi yapan,

vergi dairesinin bulun­duğu yerdeki vergi mahkemesi yetki­li mahkemedir.

4.1- Görevsizlik Ve Yetkisizlik Hallerinde Yapılacak İşlem:

İdare ve vergi mahkemeleri, idari yargının görev alanına giren bir davada görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle davanın reddine karar verirlerse dosyayı Danıştaya veya görevli ve yetkili idare veya vergi mahkemesine gönderirler.

a) Görevsizlik sebebiyle gönderilen dosyalarda Danıştay, davayı görevi içinde görmezse dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesine karar verir.

b) Görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle dosyanın gönderildiği mahkeme kendisini görevsiz veya yetkisiz gördüğu takdirde, söz konusu mahkeme ile ilk görevsizlik veya yetkisizlik kararını veren mahkeme aynı bölge idare mahkemesinin yargı çevresinde ise, uyuşmazlık bölge idare mahkemesince, aksi halde Danıştayca çözümlenir.

Görev ve yetki uyuşmazlıklarında Danıştay ve bölge idare mahkemesince verilen kararlar ilgili mahkemelere bildirilir ve bu husus taraflara tebliğ olunur.

Danıştay ve bölge idare mahkemesince görev ve yetki uyuşmazlıkları ile ilgili olarak verilen kararlar kesindir.

Görevsizlik veya yetkisizlik gereğince verilen kararlar ile görevli ve yetkili kılınan mahkemeye yeniden dava açılması halinde harç alınmaz.

4.2- Merci Tayini

Yetkili mahkemenin bir davaya bakmasına fiili veya hukuki bir engel çıktığı veya iki mahkemenin yargı çevresi sınırlarında tereddüt edildiği veya iki mahkemenin de aynı davaya bakmaya yetkili olduklarına karar verdikleri hallerde dava dosyaları, tarafların veya mahkemelerin istemi üzerine merci tayini için:

  • Uyuşmazlığın aynı yargı çevresindeki mahkeme veya mahkemeler arasında çıkması halinde, o yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine,
  • Sair hallerde Danıştaya,

Gönderilir.

Danıştay ve bölge idare mahkemesi görevli ve yetkili mahkemeyi kararlaştırır. Danıştay ve bölge idare mahkemesinin bu konuda vereceği kararlar kesindir.

5)  DAVA AÇMA ŞEKLİ

Vergi davası, Danıştay ve ilgili mahke­me başkanlığına hitaben yazılmış im­zalı dilekçeyle açılır. (İYUK m.3/1). Di­lekçelerde tarafların ve varsa vekilleri­nin ya da temsilcilerinin ad ve soyad­ları ya da unvanları ve nın konusu ve nedenleriyle dayandığı deliller, davaya konu olan idari işle­min bildirim tarihi, uyuşmazlık konu­su vergi ve cezanın miktarı, türü ve yılı ile ihbarnamenin tarihi ve numa­rasıyla varsa mükellef numarası gös­terilir. Dilekçe dava konusu karar ve belgelerle birlikte karşı taraf sayısın­dan bir fazla olarak düzenlenir. Ku­ral olarak her idari işlem aleyhine ay­rı ayrı dava açmak gerekir. Ancak aralarında maddi veya hukuki yön­den bağlılık ya da sebep- sonuç ilişki­si bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile dava açılabilir. Birden fazla kişinin müşterek bir dilekçe ile dava açabilmesi için, davacıların hak ve menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan olay ve hukuki ne­denlerin aynı olması gerekmektedir. idari yargıda yetki kamu düzeninden sayıldığından 2577 sayılı Kanunun 14. maddesinde; ilk inceleme konula­rı arasında sayılmış ve davanın her aşamasında re’sen göz önünde tutu­lacağı belirtilmiştir (Danıştay idari Da­va Daireleri Kurulunun 3.5.1985 gün ve E: 1985 / 180 ,K : 1985 / 71 sayı­lı Kararı, Danıştay Dergisi, s: 60 -61, s. 107-110). Bu ilkenin doğal bir sonu­cu olarak da taraflar anlaşma yoluyla yetkili yargı yerini belirleyemezler, de­ğiştiremezler (Dn. 5. D.’nin 26.05.1987 tarih, E :1985 / 813, K : 1987 / 837 sayılı Kararı , Danıştay Dergisi , s. 68­69 ,s. 418-419).

6)  DİLEKÇENİNVERİLECEĞİ YERLER

İ.Y.U.K’nun 4. maddesinde dilekçele­rin verileceği yerler belirtilmiştir. Buna göre; dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin her türlü evrak, Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlıklarına veya bunlara gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi başkanlıklarına idare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde (6352 Sayılı Kanunun 52 inci maddesiyle eklenen ibare Yürürlük; 2.7.2012) büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalıp kalmadığına bakılmaksızın asliye hukuk hakimliklerine veya yabancı memleketlerde Türk konsolosluklarına verilebilir.

7) DAVA AÇMA SÜRESİ ve SÜRENİN BAŞLANGICI

Vergi mahkemelerinde dava açma süresi 30 gün olarak düzenlemiştir (İYUK m. 7/1). Bu süreye riayet edil­mesi gerekir. Aksi takdirde dava İYUK m. 15/ 1-b hükmü uyarınca esasa girilmeden ilk inceleme evresin­de önkoşullar yönünden süre aşımı nedeniyle reddedilir.

Özel kanunlarda ayrı süreler gösteril­mişse, bu kanunlardaki süreler esas alınır. Ancak ödeme emirlerine karşı 15 gün içinde dava açılması gerekir.

İlgililer, vergi davasına konu olacak iş­lem veya eylem için idari başvuru hakkını kullanarak vergi idaresine başvurabilirler. İdarenin 60 gün için­de cevap vermemesi ya da red cevabı vermesi hallerinde, dava açma süresi duruma göre 60 günün bitiminden ya da cevap tarihinden itibaren işle­meye başlar. İdarenin cevabı kesin değilse, mükellef kesin cevabı bekle­yebilir. Bu durumda dava açma süre­si, kesin cevaba kadar işlemez. An­cak, bekleme süresi başvuru tarihin­den itibaren 6 ayı geçemez. Bilindiği üzere idari uyuşmazlıklarda süreler (yazılı bildirimi) tebliği izleyen günden başlar.

Vergi, resim ve harçlar ve benzeri mali yükümler ve bunların zam ve ce­zalarından doğan uyuşmazlıklarda da;

  1. Tahakkuku tahsile bağlı olan vergi­lerde tahsilâtın yapıldığı,
  2. Tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin ya­pıldığı,
  3. Tevkif yoluyla alınan vergilerde is­tihkak sahibine ödemenin yapıldığı, _ Tescile bağlı vergilerde tescilin ya­pıldığı,
  4. İdarenin dava açması gereken ko­nularda ilgili merci ya da komisyon kararının idareye geldiği tarihi izleyen günden başlar.

İhtiyati hacizde, haczin uygulandı­ğı ya da gıyaben hacizlerde haczin tebliğ edildiği tarihi izleyen günden başlar. ( 6183 m.15) Adresleri belli olmayanlara özel ka­nunlarındaki hükümlere göre ilan yo­luyla bildirim yapılan hallerde, özel kanununda aksine bir hüküm bulun­madıkça, süre son ilan tarihini izleyen günden itibaren on beş gün sonra iş­lemeye başlar.( İYUK m.7/3 ) ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen gün­den itibaren başlar. Ancak bu işlem­lerin uygulanması üzerine ilgililer, dü­zenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz. ( İYUK m. 7 / 4).

Tatil günleri sürelere dâhildir. Ancak, sürenin son günü tatil gününe rast­larsa, süre tatil gününü izleyen çalış­ma gününün bitimine kadar uzar. Sü­relerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren 7 gün uzamış sayılır (İYUK m. 8/3).

Vergi Usul Kanununun ek 7. Madde­sine göre uzlaşma gerçekleşmediği taktirde dava açma süresi bitmiş ya da 15 günden az kalmış ise bu süre tutanağın tebliği tarihinden başlaya­rak 15 gün kadar uzar. Yine 2577 Sayılı Kanun’un 31. mad­desinin H.M.U.K’a yaptığı atıf uyarın­ca, dava açma süresi dolduktan son­ra taraflardan birinin süresi içinde da­va açması halinde diğer taraf, dava açma dilekçesinin tebliği üzerine ce­vap verme süresi içinde karşı dava açabilir.

Öte yandan, 5604 sayılı Malî Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanunun 1 inci maddesinde “Her yıl temmuz ayının birinden yirmisine kadar (yirmisi dahil) malî tatil uygulanır. Haziran ayının son gününün tatil günü olması halinde, malî tatil, temmuz ayının ilk iş gününü takip eden günden başlar.” hükmü yer almaktadır. Bu kapsamda Mali Tatil uygulaması bu yıl 1 Temmuz 2020 Çarşamba günü başlayıp, 20 Temmuz 2020 Pazartesi günü sona erecektir. Aynı kanun maddesinin 3. Fıkrası uyarınca ; Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirli sürelerde yapılması gereken muhasebe kayıt süreleri, bildirim süreleri ve vergiyle ilgili işlemlere ilişkin dava açma süreleri malî tatil süresince işlemez. Belirtilen süreler malî tatilin bitiminden itibaren tekrar işlemeye başlar.

KONUSU DAVA AÇMA SÜRESİ
Vergi/Ceza İhbarnamesine Tebliğden İtibaren 30 Gün İçinde
İhtirazi Kayıtla Verilen Beyannameye Ait Tahakkuk Fişine Tahakkuk Tarihinden İtibaren 30 Gün İçinde (ihbarname gönderilmesi durumunda ihbarnamenin tebliğinden itibaren)
Ödeme Emrine Tebliğden İtibaren 15 Gün İçinde
Haciz Varakasına Haciz Tarihinden İtibaren 30 Gün İçinde
İhtiyati Tahakkuka İhtiyati Tahakkukun Bildirim Tarihinden İtibaren 15 Gün İçinde
İhtiyati Hacze Haciz Tarihinden İtibaren 15 Gün İçinde
İşyeri Kapama Kararına Yazının Tebliğinden İtibaren 30 Gün
Temyiz Davası Kararın Tebliğinden İtibaren 30 Gün
Özel Esaslara Alınma Tebliğden İtibaren 30 Gün İçinde

8)DİLEKÇELERİN VERİLMESİ VE DİLEKÇE ÜZERİNDE İLK İNCELEME

Dilekçeler üzerine yapılacak ilk inceleme İYUK m.14’de düzenlenmiştir. Danıştay’da açılan davalarda dilekçeler Evrak Müdürlüğünce kaydedilir ve Genel Sekreterlikçe görevli dairelere havale olunur(md.14/1) . Bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde dilekçeler, evrak bürosunca kaydedilerek ilgili mahkemelere havale olunur. Dilekçe sahibine evrakın tarih ve sayısını gösterir ücretsiz bir alındı kâğıdı verilir (md.14/2)

Dilekçeler, Danıştay’da daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hâkimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından (md.14/3):
a) Görev ve yetki,
b) İdarî merci tecavüzü,
c) Ehliyet,
d) İdarî davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı,
e) Süre aşımı,
f) Husumet,
g) İYUK’un 3[8] ve 5[9] inci maddelere uygun olup olmadıkları,

yönlerinden sırasıyla incelenir.

Dilekçeler bu yönlerden kanuna aykırı görülürse durum; görevli daire veya mahkemeye bir rapor ile bildirilir. Tek hâkimle çözümlenecek dava dilekçeleri için rapor düzenlenmez ve 15’inci madde hükümleri ilgili hâkim tarafından uygulanır. 3’üncü fıkraya göre yapılacak inceleme ve bu fıkra ile 5’inci fıkraya göre yapılacak işlemler dilekçenin alındığı tarihten itibaren en geç onbeş gün içinde sonuçlandırılır. İlk incelemeyi yapanlar, bu noktalardan kanuna aykırılık görmezler veya daire veya mahkeme tarafından ilk inceleme raporu yerinde görülmezse, tebligat işlemi yapılır. Yukarıdaki hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15’inci madde hükmü uygulanır.

9)DİLEKÇE ÜZERİNDE YAPILAN İLK İNCELEME SONUCU VERİLECEK KARAR

Dilekçeler üzerinde yapılan ilk inceleme sonucunda nasıl bir karar verileceği İYUK’un 15. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna madde göre; Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;

a) 3/a bendine göre adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine; idarî yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine,

b) 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerde davanın reddine (ehliyet, idarî davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı),

c) 3/f bendine göre, davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması halinde, dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine( husumet)

d) 3/g bendinde yazılı halde otuzgün içinde 3 ve 5’inci maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak yahut (c) bendinde yazılı hallerde, ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılmış ise otuz gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine,

e) 3/b bendinde yazılı halde dilekçelerin görevli idare merciine tevdine, karar verilir.

Dilekçelerin görevli mercie tevdii halinde, Danıştay’a veya ilgili mahkemeye başvurma tarihi, merciine başvurma tarihi olarak kabul edilir.

Dilekçelerin 3’üncü maddeye uygun olmamaları dolayısıyla reddi halinde, yeni dilekçeler için ayrıca harç alınmaz.

İlk inceleme üzerine Danıştay veya mahkemelerce verilen; bu maddenin 1/a bendinde belirtilen idari yargının görevli olduğu konularda davanın görev ve yetki yönünden reddine ilişkin kararlarla, 1/c bendinde yazılı gerçek hasma tebliğ ve 1/d bendindeki dilekçe red kararları dışında, ilgisine göre istinaf ya da temyiz yoluna başvurulabilir.

1’inci fıkranın (d) bendine göre dilekçenin reddedilmesi üzerine, yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde dava reddedilir.

10)  TEBLİGAT VE CEVAP VERME

Dava dilekçesinin ilgili yargı yerine ve­rilmesinden ve ilk incelemenin ta­mamlanmasından sonra, dilekçe ve eklerinin davalıya tebliği ile vergi da­vasının yürütülmesine başlanmış olur (Kızılot ve Kızılot, 2006, 430). Tebligat ve cevap verme işlemlerinin usul ve sürecine ilişkin düzenleme idari Yargılama Usulü Kanun’un 16. maddesinde yapılmıştır. Madde 16’ya göre;

  1. Dava dilekçelerinin ve eklerinin birer örneği davalıya, davalının vereceği savunma davacıya tebliğ olunur.
  2. Davacının ikinci dilekçesi davalıya, davalının vereceği ikinci savunmada davacıya tebliğ edilir. Buna karşı davacı cevap veremez. Ancak, davalının ikinci savunmasında, davacının cevaplandırması gerektiren hususlar bulunduğu, davanın görülmesi sırasında anlaşılırsa, davacıya, cevap vermesi için bir süre verilir.
  3. Taraflar yapılacak tebliğlere karşı, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde cevap verebilirler. Bu süre, ancak haklı sebeplerin bulunması halinde, taraflardan birinin isteği üzerine görevli mahkeme kararı ile otuz günü geçmemek ve bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir. Sürenin geçmesinden sonra yapılan uzatma talepleri kabul edilmez.
  4. Taraflar, sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler. (Ek cümle: 11/4/2013-6459/4 md.) Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.
  5. Davalara ilişkin işlem dosyalarının aslı veya onaylı örneği idarenin savunması ile birlikte, Danıştay veya ilgili mahkeme başkanlığına gönderilir.

Danıştay’da ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülen davalarda savcının esas hakkındaki yazılı düşüncesi taraflara tebliğ edilir. Taraflar, tebliğden itibaren on gün içinde görüşlerini yazılı olarak bildirebilirler.

     Buna göre, vergi davalarında tebligat ve tarafların birbirleri ile cevaplaşmaları süreci şu şekilde gerçekleşir;

  • Mahkeme ilk olarak dava dilekçesi ve eklerinin bir örneğini, davalı idare­ye tebliğ eder.
  • Davalı idarenin bu tebliği izleyen 30 gün içerisinde vereceği savunma ise, davacıya tebliğ edilir.
  • Davacı, davalı idarenin kendisine tebliğ edilen savunmasına karşı, yine savunmanın tebliği tarihinden itiba­ren 30 gün içinde, savunmaya karşı vereceği cevabı, mahkemeye sunar.
  • Mahkeme, davacının savunmaya verdiği cevabı, davalı idareye tebliğ eder. Davalı idare, savunmaya ceva­bın kendisine tebliğinden itibaren yi­ne 30 gün içinde ikinci savunmasını mahkemeye iletir.
  • Davalı idarenin ikinci savunması da mahkemece davalıya tebliğ edilir. Da­vacının bu ikinci savunmaya karşı ce­vap verme hakkı yoktur (Kızılot ve Kı­zılot, 2006, 430). Ancak, davalının ikinci savunmasında, davacının cevaplandırması gerektiren hususlar bulunduğu, davanın görülmesi sırasında anlaşılırsa, davacıya, cevap vermesi için bir süre verilir.

                   Ayrıca buradaki süreler kesin sürelerdir. Bu süreler, ancak haklı sebeplerin bulunması halinde, taraflardan birinin isteği üzerine görevli mahkeme kararı ile otuz günü geçmemek ve bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir. Ek süre talebi 30 günlük süre bitmeden önce yapılmalıdır. Sürenin geçmesinden sonra yapılan uzatma talepleri kabul edilmez.

Vergi davalarında esas itibariyle tebli­gat ve cevaplaşma işlemleri, dava di­lekçesinin davalıya, davalının 1. sa­vunmasının ise davacıya tebliği ile başlamaktadır. Davacının savunmaya karşı cevabının davalıya, davalınınsa 2. savunmasının davacıya tebliği ile so­na erer. Bunların sonucunda ise dava dosyası tekemmül etmiş (oluşmuş) olur. Taraflardan davacı dava dilekçe­si ve birinci cevap dilekçesinde, dava­lı ise, iki savunma dilekçesinde olmak üzere ikişer defa hukuki neden ve ge­rekçelerini açıklama imkânını kullan­mış olurlar (Özbalcı, 2006, 361). Davalı ve davacının verecekleri dilek­çeler herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Süre ise karşı taraf dilekçesi­nin tebliğ edildiği günden itibaren başlar ve otuzuncu günün çalışma saati bitiminde son bulur. Sürenin bi­timinin tatile rastlaması halinde, süre, izleyen iş gününün çalışma saati so­nunda biter. Çalışmaya ara verme za­manına rastlaması halinde de, cevap süresinin dava dilekçelerinde olduğu gibi, çalışmaya ara verme zamanının bitiminden sonra yedi gün uzayacağı kabul edilmektedir (Özbalcı, 2006, 361). Vergi davaları, vergi mahkemesinde dava dilekçesi ile açılmakta ve bu di­lekçede ileri sürülemeyen iddia ve ta­lepler sonradan dikkate alınmamak­tadır (Aksoy, 1999, 194). Bu nedenle özellikle davacının mahkemeden ek süre talep etmesi haklı görülebilmek­tedir. Çünkü cevap verme süresi geçi­rildikten sonra yapılan başvurularda tarafların buna bağlı olarak hak talep etme imkânları ortadan kalkmaktadır.

Savunma ve karşı cevap dilekçeleri, genellikle davanın görüleceği yargı yerine verilmektedir. Ancak bununla birlikte istenirse dilekçe, ait olduğu mahkeme başkanlığına veya bu mah­kemeye gönderilmek üzere idare ve­ya vergi mahkemesi başkanlıklarına verilir. İdare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk hâkimliklerine veya yabancı ülkelerde Türk konsolosluklarına, ait olduğu mahkemeye gönderilmek üzere veri­lebilmektedir (Karakoç, 1995, 169). Dosyanın tekemmülü için, davalıdan savunma dilekçesi ve davacıdan bu­nun karşı cevabını içeren dilekçe ile, davalıdan bu cevaba göre ikinci sa­vunma dilekçesinin alınması zorunlu­dur. Bunlar yapılmadan karara varıldı­ğında, Kanunun usul hükümleri ihlal edilmiş olur. Bu nedenle karar temyiz aşamasında bozulur (Özbalcı, 2006, 365).

Açılan davalarda tarafların birbirleri­ne savunma yapmaları zorunlu değil­dir. Bu gibi durumlarda, vergi mahke­mesi “savunma”, “savunmaya ce­vap”, ya da “ikinci savunma” dilekçe­lerinin verilmesi gereken sürenin dol­masını bekler. Dilekçeler süre doldu­ğu halde verilmemişse, dava dosyası bu dilekçeler aranmadan tekemmül etmiş (oluşmuş) olur. Bazı durumlar­da, davacı dosyasının bir an önce so­nuçlanmasını arzu ediyor ve savun­ma dilekçelerine yanıt vermeye gerek de duymuyorsa, bir dilekçe ile ilgili vergi mahkemesine “savunmaya ce­vap” vermeyeceğini bildirir. Böyle olunca “ikinci savunma” dilekçesine de gerek kalmaz ve davanın sonuç­lanma süresi yaklaşık olarak 60 gün kısalmış olur. Ancak, savunmaya ce­vap verilmeyeceğinin bildirildiği dilek­çede, savunma dilekçesi ile ilgili yo­rum yapmaktan kaçınılmalıdır (Kızılot ve Kızılot, 2006, 435). Aksi takdirde davalının 2. savunma dilekçesi ver­mesine neden olmaktadır.

11) DAVANIN GÖRÜLMESİ VE DURUŞMA

2577 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 2. bendine göre, Danıştay, bölge ida­re mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargı­lama usulü uygulanır ve inceleme ev­rak üzerinde yapılır (Arslan, 2005, 295). Davaların görülmesinde sözlü veya yazılı yargılama usulünün tercih edilme sebebi verginin özelliğinden ve uyuşmazlıkların çözümüne sürat kazandırılması düşüncesinden kay­naklanmaktadır. (Bilici, 2005, 133). Buna göre idari davalarda mahkeme kural olarak, tarafların yazılı iddia ve savunmaları ile bu iddia ve savunma­ları desteklemek amacıyla sundukları belgeler ile ilgili yerlerden bizzat ge­tirttiği belgeleri incelemek suretiyle davayı karara bağlamak durumunda­dır (Kızılot ve Kızılot, 2006, 435). Ancak buna rağmen, bazı hallerde dava sürecinde duruşma yapılabil­mektedir. Duruşma, tarafların mah­keme önünde, sözlü olarak sav ve sa­vunmalarını tekrarlamalarıdır. Duruş­ma, duruşmalara ilişkin esaslar ve du- ruşmalı işlerde karar verilmesi konula­rında düzenlemelere İYUK’un 17-19. maddeleri arasında yer verilmiştir (Yaşin, 2006, 107). Madde 17’ye göre;

  1. Danıştay ile idare ve vergi mahkemelerinde açılan iptal ve yirmibeşbin Türk Lirasını aşan tam yargı davaları ile tarh edilen vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları toplamı yirmibeşbin Türk Lirasını aşan vergi davalarında, taraflardan birinin isteği üzerine duruşma yapılır.
  2. Temyiz ve istinaflarda duruşma yapılması tarafların istemine ve Danıştay veya ilgili bölge idare mahkemesi kararına bağlıdır.
  3. Duruşma talebi, dava dilekçesi ile cevap ve savunmalarda yapılabilir.
  4. 1 ve 2 nci fıkralarda yer alan kayıtlara bağlı olmaksızın Danıştay, mahkeme ve hâkim kendiliğinden duruşma yapılmasına karar verebilir.
  5. Duruşma davetiyeleri duruşma gününden en az otuz gün önce taraflara gönderilir

        Vergi mahkemelerinde duruşma yapılması, tek hâkimli vergi mahkemelerinde talep edilse dahi mahkemenin gerek görmesine, heyet halinde vergi mahkemelerinde ise talep edilmişse zorunludur. Dolayısıyla talep halinde zorunlu duruşma yapılması, konusu 2021 yılında 57.000 lirayı geçen davalar için zorunlu olmaktadır. Ancak bu sınırla bağlı olmaksızın mahkeme, talep edilmemiş olsa dahi, gerek görürse her zaman duruşma yapabilir[10].

          Duruşmayı taraflardan biri isteyebile­ceği gibi VUK’nun mükerrer 378. maddesine göre vergi davasına konu olan tarhiyatın dayanağı incelemeyi yapmış bulunan inceleme elemanı da duruşma istemi talebini idarenin sa­vunma dilekçesinin sol üst köşesinde belirtmesi gerekmektedir (Kızılot ve Kızılot, 2006, 386). Esas itibariyle duruşma talebi, dava dilekçesi ile ce­vap ve savunmalarla yapılabilir (Kara- koç, 2003, 405).

Tarafların usulüne uygun duruşma is­teklerine rağmen, mahkemenin bu is­teği dikkate almaksızın davayı duruş­ma yapmadan karara bağlaması, iti­raz ve temyiz incelemeleri yönünden bir bozma nedeni oluşturmaktadır (Kızılot ve Kızılot, 2006, 436). İptal davalarında istek üzerine duruş­ma yapılması zorunlu olduğu halde, tam yargı davaları ile vergi davaların­da isteğin bulunması tek başına yet­meyip anlaşmazlık konusu miktarın 2021 yılında 57.000,00 TL’nı aşması ge­rekmektedir (Tosuner ve Arıkan, 2006, 184).

Duruşma isteği davacı tarafından, esas itibariyle, dava dilekçesinde ya­pılır. Davalının savunma dilekçesine verilen cevap dilekçesinde de duruş­ma istenmesi mümkündür. Davalının ise, ilk savunma dilekçesi veya ikinci karşı cevap dilekçesinde duruşma is­temesi gerekir. Belirtilen aşamalar­dan sonra, duruşma talep edilemez (Özbalcı, 2006, 368). Vergi davalarında duruşma talebini mahkeme re’sen de isteyebilmektedir (Tosuner ve Arıkan, 2006, 51). Danıştay veya mahkemelerin (tek hâkimle çözümlenecek olanlar da dâhil olmak üzere) kendiliklerinden duruş­ma yapmaya karar vermesi durumun­da 2021 yılı için 57.000,00 TL’lik sınıra bakılmaz.

11.1- Duruşmalara İlişkin Esaslar

Duruşmalara ilişkin esaslar İYUK’nun 18. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre;

  1. Duruşmalar açık olarak yapılır. Ge­nel ahlakın ve kamu güvenliğinin ge­rekli kıldığı hallerde, görevli daire ve­ya mahkemenin kararı ile, duruşma­nın bir kısmı veya tamamı gizli olarak yapılır.
  2. Duruşmaları başkan yönetir.
  3. Duruşmalarda taraflara ikişer defa söz hakkı verilir. Taraflardan yalnız biri gelirse onun açıklamaları dinle­nir; hiç biri gelmezse duruşma açıl­maz, inceleme evrak üzerinde yapılır.
  4. Danıştay’da görülen davaların du­ruşmalarında savcının bulunması şarttır. Taraflar dinlendikten sonra savcı yazılı düşüncelerini açıklar. Bun­dan sonra taraflara son olarak ne di­yecekleri sorulur ve duruşmaya son verilir.
  5. Duruşmalı işlerde savcılar, keşif, bilirkişi incelemesi veya delil tespiti yapılmasını yahut işlem dosyasının getirilmesini istedikleri taktirde, bu istekleri görevli daire veya kurul tara­fından kabul edilmezse, işin esası hakkında ayrıca yazılı olarak düşünce bildirirler

Duruşmada taraflara ikişer defa söz hakkı verilmektedir. İlk söz hakkı da­vacınındır. Tayin edilen duruşma gü­nünde taraflardan biri gelmezse, yal­nız gelen tarafın dinlenmesi ile yetinilmektedir. Bu durumda iki defa söz verilmesi gereği de doğmaz. Tarafla­rın ikisinin birden gelmemesi halinde ise duruşma açılmaz. İnceleme evrak üzerinde yapılır. Duruşma gününün ertelenmesi yoluna gidilmez (Özbalcı, 2006, 372).

Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 378. maddesine göre, Danıştay ve vergi mahkemelerinde yapılan duruş­malarda iddia ve savunmanın gerekli kıldığı durumlarda, mahkeme vergi davasına konu olan tarhiyatın daya­nağı olan incelemeyi yapmış bulunan inceleme elemanını ve mükellefin du­ruşmada hazır bulundurduğu mali müşaviri (SMMM/YMM) ya da muhasebecisi dinlenir (Kızılot ve Kızılot, 2006, 437). Bu hal­lerde, inceleme elemanı veya mükel­lefin muhasebecisi ve mali müşaviri­nin, davalı veya davacının kendisi ya­hut yetkili temsilcisi ile birlikte duruş­maya katılması gerekir. Mükellefin kendisi veya avukatı durumundaki vekil olmadan muhasebeci veya mali müşavirin dinlenmesi mümkün değil­dir (Özbalcı, 2006, 373). Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 378. maddesine[11] göre inceleme ele­manının raporunda dinleme istemin­de bulunmuş olması; ilgili vergi daire­since bu konuda açık istemde bulun­madıkça 2577 sayılı kanunun 17/1 maddesine uygun olarak yapılmış bir duruşma istemi olarak kabul edilmez (Dn. 3. D’nin E:1995/3755 ve K:1996/4486 sayılı Kararı).

Davalarda taraflar iddia ve savunma­larını dava dilekçesi ve savunma ve cevap dilekçelerinde yapmak duru­mundadırlar. Bu dilekçelerde ileri sü­rülmeyen taleplerin duruşmada söy­lenmesi mümkün olmamaktadır. Da­vacının davasını açtıktan sonra, dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddialar ile bağlı olup, bunları genişletememesine iddianın genişletilmesi yasağı de­nilir. Davalı da dava dilekçesine karşı verdiği cevap layihasında ileri sürdü­ğü iddia ve yaptığı savunmasıyla bağlıdır. Buna da savunmanın genişletil­mesi yasağı denilmektedir (Tosuner ve Arıkan, 2006, 175). Ancak taraf­ların duruşmada söyleyebilecekleri hususlar sadece, dilekçe ve savunma­larda ileri sürdükleri sebep ve delille­rin tartışılması ile sınırlı değildir. İddia ve savunmanın genişletilemeyeceği hükmüne bağlı kalınmakla birlikte duruşmada her husus üzerinde durulabilmektedir.

İYUK’nun 19. maddesine göre; Duruşma yapıldıktan sonra en geç onbeş gün içinde karar verilir. Ara kararı verilen hallerde, bu kararın yerine getirilmesi üzerine, dosyalar öncelikle incelenir.
11.2- Duruşma Kurallarındaki Usulsüzlüklerin Bozma Nedeni Olması

Duruşmaya ilişkin kurallara uyulması esas olup, kuralların ihlali savunma hakkını zedeleyeceğinden “bozma” nedenini oluşturur. Bunlar;

  • Taraflardan birinin talebi halinde duruşma yapılması gereğinin ihlali; buna göre taraflardan birinin isteme­sine rağmen duruşmanın yapılmaması,
  • Mahkemenin taraflardan yalnızca birini duruşmaya çağırması hali,
  • Duruşmayı yapan heyetle kararı ve­ren heyetin farklı olması durumu; böyle bir durumun varlığı halinde ka­rarı veren heyetin tekrar duruşma yapması gerekmektedir.
  • Duruşma tutanağında imzası olan üyenin, kararda imzasının olmayışı da bozma nedenidir (Kızılot ve Kızılot, 2006, 439).

12)  DOSYALARIN İNCELENMESİ

Dosyalar tekemmül ettikten sonra in­celemeye geçilir. İYUK’da dosyaların incelenmesi 20. maddede düzenlen­miştir. Buna göre;

  1. Danıştay, bölge idare mahkemeleri ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her türlü incelemeyi kendiliğinden yapar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir.
  2. Taraflardan biri ara kararının icaplarını yerine getirmediği takdirde, bu durumun verilecek karar üzerindeki etkisi mahkemece önceden takdir edilir ve ara kararında bu husus ayrıca belirtilir.
  3. Ancak, istenen bilgi ve belgeler Devletin güvenliğine veya yüksek menfaatlerine veya Devletin güvenliği ve yüksek menfaatleriyle birlikte yabancı devletlere de ilişkin ise, Cumhurbaşkanı ya da ilgili Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan, gerekçesini bildirmek suretiyle, söz konusu bilgi ve belgeleri vermeyebilir. Verilmeyen bilgi ve belgelere dayanılarak ileri sürülen savunmaya göre karar verilemez.
  4. (Mülga: 10/6/1994-4001/10 md.)
  5. (Değişik: 5/4/1990-3622/8 md.) Danıştay, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde dosyalar, bu Kanun ve diğer kanunlarda belirtilen öncelik veya ivedilik durumları ile Danıştay için Başkanlar Kurulunca; diğer mahkemeler için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca konu itibariyle tespit edilip Resmi Gazete’de ilan edilecek öncelikli işler göz önünde bulundurulmak suretiyle geliş tarihlerine göre incelenir ve tekemmül ettikleri sıra dahilinde bir karara bağlanır. Bunların dışında kalan dosyalar ise tekemmül ettikleri sıraya göre ve tekemmül tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırılır.
  6. Bölge idare mahkemelerindeki istinaf kanun yolu incelemeleri ile idare ve vergi mahkemelerinde heyet halinde görülen davalarda, birinci fıkrada belirtilen bilgi ve belgelerin istenmesine ve ek süre verilmesine ilişkin ara kararları daire başkanı, mahkeme başkanı veya dosyanın havale edildiği üye tarafından da verilebilir.

Bölge idare mahkemeleri ile idare ve vergi mahkemelerinde savcılık örgü­tü yoktur. Mahkeme başkanının görevlendirdiği üye/raportör olarak, dosyayı inceleyerek, raporunu hazır­lar. Bölge idare mahkemeleri ile idare ve vergi mahkemelerinde tetkik haki­mi de yoktur; dosyaların incelenmesi üyeler tarafından yapılır (Yaşin, 2006, 109).

Davanın görülmesi sırasında gerek görülen ilave bilgi ve belgelerin isten­mesi, ara kararına bağlanmaktadır. Taraflar gerekli bilgi ve belgeleri tayin edilen sürede vermedikleri taktirde bunun karara etkisi de belirtilmekte ve ara kararda bu hususa yer veril­mektedir (Özbalcı, 2006, 380). Vergi idaresinin bilgi isteme talebinin yerine getirilmemesi durumu için 4369 sayılı Yasa öncesi cezai yaptırım düzenlenmiş olmasına rağmen, mah­kemelerin anılan kanun maddesine dayalı bilgi isteme taleplerine uyulmaması durumu için herhangi bir yaptırım öngörülmemiştir (Kızılot ve Kızılot, 2006, 440). Vergi yargısında öncelikli olarak gö­rülecek olan hususlar şu şekilde sıra­lanabilir: Duruşma yapıldıktan sonra en geç onbeş gün içinde karar verilir, ara karar verilen hallerde bu kararın yerine getirilmesi üzerine dosyalar öncelikle incelenir.

  • Yürütmenin durdurulması kararı veri­len dosyalar öncelikle incelenir.
  • Danıştay ve bölge idare mahkeme­leri bağlantılı dosyaları öncelikle ve ivedilikle inceleyip karar verir.
  • Danıştay’dan bozma kararı ile gön­derilen dosyalar vergi mahkemesince öncelikle incelenir.
  • Vergi mahkemelerinin ödeme emrine karşı açılan davaları en geç yedi gün içinde karara bağlaması zorunludur (Bu konudaki yargı içtihadı ise, idari Yargılama Usulü Kanunu’ndaki esas­lara uyulması gerektiği şeklinde ol­muştur. (Dn. 9’ncu Daire E. 1984/573, K: 1984/1642)
  • İhtiyati hacze karşı açılan davalar da diğer işlere göre öncelikle incele­nip karara bağlanacaktır (Tosuner ve Arıkan, 2006, 177).
  • VUK’nun mükerrer 49. maddesine göre emlak vergisi birim değer takdir­lerine karşı açılacak davalar öncelikle görülecektir.

12.1- Sonradan İbraz Edilen Belgelerin Durumu

İYUK’un 21. maddesine göre; dilek­çeler ve savunmalarla birlikte veril­meyen belgeler, bunların vaktinde ibraz edilmelerine imkân bulunmadı­ğına mahkemece kanaat getirilirse, kabul ve diğer tarafa tebliğ edilir. Bu belgeler duruşmada ibraz edilir ve di­ğer taraf cevabını hemen verebilece­ğini beyan eder veya cevap vermeye lüzum görmezse ayrıca tebliğ edil­mez.

Görüldüğü gibi, vergi mahkemelerin­de, dava dosyası oluşurken davacı iki kere dilekçe yazmak, davalı da bu di­lekçelere karşı iki kez savunma hakla­rına sahiptir. Ancak davacıya üçüncü bir hak verilmesi gerekirse mahkeme bunu da verebilir. Aynı zamanda di­lekçeler ve savunmalar ile birlikte ve­rilmesi imkânsız olan belgelerin, vergi mahkemesine sunulmasına da imkân tanınmış bulunmaktadır. Eğer vergi mahkemesi sonradan ileri sürülen belgenin vaktinde verilmesine imkân olmadığı kanaatine varırsa, bu belge­yi kabul ederek karşı tarafa tebliğ eder (Aksoy, 1999, 194).

12.2- Davadan Feragat ve Davanın Kabulü

Davadan feragat etme yetkisi ancak davayı açan davacıya aittir. Vergi yar­gısında, esas itibariyle davacı olabile­cekler mükellef, vergi sorumluları ve adlarına ceza kesilenler olduğundan davadan feragat da esas itibariyle bunlar için söz konusu olmaktadır (Tosuner ve Arıkan, 2006, 185). Da­vanın kabulü ise davalı durumunda bulunan vergi idaresi tarafından ger­çekleştirilmektedir.

12.3- Dosyaların İşlemden Kaldırılması

İYUK’nun 26. maddesi, tarafların kişi­lik veya niteliğinde değişiklik olması durumu ile davacının gösterdiği adre­se tebligat yapılamaması halinde uy­gulanacak yargılama usulünü düzen­lemiştir. Maddeye göre;

  1. Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır.

      2 Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir.

  1. Davacının gösterdiği adrese tebligat yapılamaması halinde, yeni adresin bildirilmesine kadar dava dosyası işlemden kaldırılır ve varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir yıl içinde yeni adres bildirilmek suretiyle yeniden işleme konulması istenmediği takdirde, davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
  2. Dosyaların işlemden kaldırılmasına ve davanın açılmamış sayılmasına dair kararlar diğer tarafa tebliğ edilir.

 Yalnızca öleni ilgilendirenler dışında kalan davalara ait dosyalar, gerçek kişi olan davacının ölümü halinde, davaya bakan idari yargı yerince iş­lemden kaldırılır. İşlemden kaldırılan dosyalar, davayı takip hakkı kendilerine düşenlerin başvuruları üzerine yeniden işleme konulur. Başvurunun özel bir şekli yoktur. Davayı takip hakkı kendilerine geçenlerin kaldırma kararı veren idari yargı yeri­ne yazacakları dilekçede bu yoldaki iradelerini dile getirmeleri yeterlidir (Ayaz ve Sönmez, 1999, 38). Davacı gerçek kişinin, dava sürerken iflas etmesi durumunda davayı takip yetkisi, iflas idaresine geçeceğinden, taraf durumdaki gerçek kişinin niteli­ğini değiştiren bu hal üzerine de, da­vayı takip hakkı kendisine geçen iflas idaresinin başvurusuna kadar, dosya­nın işlemden kaldırılması kararı verilme durumu doğacaktır (Özbalcı, 2006, 403). 26. maddenin 3.bendindeki durum ise sadece davacının bildirdiği adres­te bulunamaması ile ilgilidir. Davalı­nın adresinde bulunamaması bu kap­sama girmez. Bu taktirde tebligat 7201 sayılı kanuna göre ilanen yapı­lır. Aslında 7201 sayılı tebligat kanu­nu açısından tebligat imkânsızlığı ile karşılaşılması esas itibariyle söz konu­su değildir. Çünkü bütün diğer şekil­lerin uygulanmaması halinde ilanen tebligata gidilmek suretiyle tebligatın gerçekleştirilme imkânı vardır. Ancak 26. madde, davacı açısından bildirdi­ği adreste bulunmamasını, bu adres­te tebligatın yapılamamasını, ilanen tebliğ kapsamı dışında özel bir dü­zenlemeye tabi tutmuştur (Ayaz ve Sönmez, 1999, 41).

12.4- Yürütmenin Durdurulması

Yürütmenin durdurulması müessesesi İYUK’un 27. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre :

  1. Danıştay’da veya idari mahkemelerde dava açılması dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz.
  2. Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir. Ancak, kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, naklen atama, görev ve unvan değişikliği, geçici veya sürekli görevlendirmelere ilişkin idari işlemler, uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerden sayılmaz. Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur. Sadece ilgili kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı verilemez.
  3. Dava dilekçesi ve eklerinden yürütmenin durdurulması isteminin yerinde olmadığı anlaşılırsa, davalı idarenin savunması alınmaksızın istem reddedilebilir.
  4. Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. Ancak, 26 ncı maddenin 3 üncü fıkrasına göre işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında tahsil işlemi devam eder. Bu şekilde işlemden kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulması ile ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenebilir.
  5. Yürütmenin durdurulması istemli davalarda 16 ncı maddede yazılı süreler kısaltılabileceği gibi, tebliğin memur eliyle yapılmasına da karar verilebilir.
  6. Yürütmenin durdurulması kararları teminat karşılığında verilir; ancak, durumun gereklerine göre teminat aranmayabilir. Taraflar arasında teminata ilişkin olarak çıkan anlaşmazlıklar, yürütmenin durdurulması hakkında karar veren daire, mahkeme veya hakim tarafından çözümlenir. İdareden ve adli yardımdan faydalanan kimselerden teminat alınmaz.
  7. Yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar; Danıştay dava dairelerince verilmişse konusuna göre İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarına, bölge idare  mahkemesi   kararlarına  karşı  en  yakın  bölge  idare  mahkemesine,  idare  ve  vergi  mahkemeleri   ile    tek  hakim   tarafından  verilen   kararlara   karşı  bölge  idare  mahkemesine kararın tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere itiraz edilebilir. İtiraz edilen merciler, dosyanın kendisine gelişinden itibaren yedi gün içinde karar vermek zorundadır. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.
  8. Yürütmenin durdurulması kararı verilen dava dosyaları öncelikle incelenir ve karara bağlanır.
  9. Yürütmenin durdurulmasına dair verilen kararlar onbeş gün içinde yazılır ve imzalanır.
  10. Aynı sebeplere dayanılarak ikinci kez yürütmenin durdurulması isteminde bulunulamaz.

Kanun hükümden de anlaşılacağı üzere, kural olarak, Danıştay’da veya idare mahkemelerinde idari dava açılması, dava edilen idari işlemin yürütülmesi­ni durdurmaz (Yaşin, 2006, 92). Ge­nel olarak yürütmenin durdurulması­na karar verilebilmesi için;

  • İdari işlemin uygulanması telafisi güç ve imkânsız zararların doğması­na neden olması ve
  • İdari işlemin açıkça hukuka aykırı ol­ması gerekir.

Ayrıca;

  • Yürütmenin durdurulması kararı te­minat karşılığında verilmektedir.
  • Yürütmeyi durdurma kararı verilme­sinin davacı tarafından istenmesi ge­rekir (Gözler, 2003, 335).

Buna karşılık, vergi uyuşmazlıklarında durum farklıdır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27/3.maddesinde, vergi mahkemelerinde vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılmasının, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünde tahsil işlemlerini durduracağı hükme bağlanmış olup; tarhiyata karşı bakılan davanın açılmasıyla tahsil işlemleri anılan yasa hükmü gereği durduğundan, yürütmenin durdurulması için davacının tale­bine ya da mahkemenin kararına ge­rek yoktur (Karakoç, 1995, 408). Vergi yargısında yürütmeyi durdurma kararı istisnai ihtiyaç duyulan bir mü­essesedir.

Öte yandan İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26/3. maddesi uyarınca işlemden kal­dırılan vergi davası dosyalarında tah­sil işlemi devam eder.

İhtirazı kayıtla verilen beyannameler için yapılan tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalarda tahsilat işlemi devam eder (Tosuner ve Arıkan, 2006, 172).

Üçüncü istisnai durum ise tahsil aşa­masına ilişkin işlemlere karşı dava açılması durumunda tahsilat devam eder. Bu manada ödeme emrine karşı açılan davalarda ise, tahsil işlemi kendiliğinden durmaz.

 Bu durumlar için mükellefin talepte bulunması ve mahkeme tarafından yürütmenin durdurulmasına karar verilmiş olması gerekir.

İdare mahkemesince verilen yürüt­meyi durdurma kararına karşı Bölge idare Mahkemesinde itiraz edilebilir. Danıştay dava dairesince verilen kara­ra karşı Danıştay Dava Daireleri Kuru­lunda itiraz edilebilir. Bölge idare Mahkemesi tarafından verilen karara karşı en yakın Bölge idare Mahkeme­sinde itiraz edilebilir. itiraz süresi 7 gündür. itiraz mercide itirazı 7 gün içinde karara bağlar. itiraz merciinin aldığı karar kesindir (Gözler, 2003, 335).

13-VERGİ DAVASININ KARARA BAĞLANMASI VE SONUÇLARI

Dosyanın usul ve esas yönünden in­celenmesi yapıldıktan sonra, artık da­va dosyası esas yönünden karar veri­lebilir hale gelmiş olmaktadır. Karar aşamasına gelen dosyalar mahkeme tarafından ele alınır ve dosyadaki ko­nular sırasıyla tartışmaya açılmakta­dır. Bu tartışmalar sonucunda her ko­nu ayrı ayrı oya sunularak karara bağlanmaktadır. Verilen bu karara karşı olanlar varsa bu kişilerin görüşleri de kararın altına yazılmaktadır (Aksoy, 1999, 195). Vergi davalarında genellikle vergi ve bağlı alacaklar için tek dilekçe ile da­va açılmaktadır. Buna göre ilk planda vergi konusu itibariyle yapılan itirazın karara bağlanması, sonra sırası ile is­tisna, muafiyet, matrah tespiti, nis­pet uygulaması ile ilgili itirazlar bakı­mından karar verilmesi gerekecektir (Özbalcı, 2006, 389).

Her dava dosyası için görüşmelere katılan başkan ve üyelerin, Danıştay’da düşünce veren savcının, tetkik hâkiminin ve tarafların ad ve soyadlarını, incelenen dosya numarasını, kısaca dava konusunu ve verilen kararın neticesini, çoğunlukta ve azınlıkta bulunanları gösteren bir tutanak düzenlenir. Bu tutanaklar görüşmelere katılanlar tarafından aynı toplantıda imzalanır ve dosyalarında saklanır.

13.1- Kararda Bulunacak Hususlar

Karada bulunacak hususlar İYUK’un 24. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre; kararlarda:

a) Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları yahut unvanları ve adresleri,

b) Davacının ileri sürdüğü olayların ve dayandığı hukuki sebeplerin özeti istem sonucu ile davalının savunmasının özeti,

c) Danıştay’da görülen davalarda tetkik hâkimi ve savcının ad ve soyadları ile düşünceleri,

d) Duruşmalı davalarda duruşma yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise hazır bulunan taraflar ve vekil veya temsilcilerinin ad ve soyadları,

e) Kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi ve hüküm: tazminat davalarında hükmedilen tazminatın miktarı,

f) Yargılama giderleri ve hangi tarafa yükletildiği,

g) Kararın tarihi ve oybirliği ile mi, oyçokluğu ile mi verildiği,

h) Kararı veren mahkeme başkan ve üyelerinin veya hâkiminin ad ve soyadları ve imzaları ve varsa karşı oyları,

ı) Kararı veren dairenin veya mahkemenin adı ve dosyanın esas ve karar numarası,

        Belirtilir.

Verilen kararın, mahkeme başkanı ve üyeleri veya hâkimi tarafından imzalı asıllarından birisi, karar dosyasına, di­ğeri de dava dosyasına konur. Bu ka­rarın tasdik edilmiş bir sureti de, mahkeme mührü ve başkan veya hâkimin imzasıyla taraflara tebliğ edil­mektedir. (İYUK md. 25)

13.2- Kararın Sonuçları

Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak disiplin hükümleri saklıdır.

  1. Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.
  2. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
  3. Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi hâlinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.
  4. Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir.
  5. Tazminat ve vergi davalarında idarece, mahkeme kararının tebliğ tarihi ile ödeme tarihi arasındaki süreye 21/07/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanacak faiz ödenir. Ancak mahkeme kararının davacıya tebliği ile banka hesap numarasının idareye bildirildiği tarih arasında geçecek süre için faiz işlemez.

Vergi mahkemesi kararlarının sonuç­larını davanın yükümlü ya da vergi idaresi tarafından açılmış olması ihti­mallerine göre iki kısma ayırarak in­celemek mümkündür.

Dava mükellef tarafından açılmış ve mükellefin lehine sonuçlanmışsa, ver­gi dairesinin işlemi iptal edilerek, yapılan tarhiyat işlemi ortadan kaldırılır ve terkin işlemi gerçekleşir. Bunun yanı sıra daha önce ödenmiş bir ver­gi söz konusu ise mükellefe iade edi­lir. Haciz işlemi söz konusu ise bu iş­lem kaldırılır. Ayrıca, Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 49. maddesi uya­rınca açılan davaların lehte sonuçlan­ması durumunda emlak vergisine ait bedel ve değerlere ilişkin olarak yapı­lan tespitler iptal edilir (Kızılot, fien- yüz, Taş ve Dönmez, 2006, 285).

Vergi davası mükellef aleyhine, vergi dairesinin lehine sonuçlanmışsa, tarh edilen vergiler tebliğ edilir. Mükelle­fin ödenecek aşamaya gelmiş olan vergisinin süreleri geçen taksitlerini ihbarnamenin tebliğ tarihinden baş­layarak bir ay içinde ödemesi gerekir. Ayrıca dava konusu yapılan verginin ödenmemiş kısmına kendi vergi ka­nunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgi­li bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden başlayarak mahke­me kararının tebliğine kadar geçen süreler için 6183 sayılı Kanun’a göre tespit edilen gecikme zammı oranın­da gecikme faizi uygulanır. Bu faiz aynı süre içinde ödenir (Arslan, 2005, 298).

Davanın sonucu kısmen kabul, kıs­men red olursa, vergi dairesi reddedi­len kısım üzerinden yeni bir tarhiyat yaparak ikinci bir ihbarname düzenle­yip yükümlüye tebliğ eder. Taraflar itiraz ve temyiz yoluna gittikleri tak­tirde aleyhlerine sonuçlanan kısım hakkında yürütmeyi durdurma kararı alabilirler. Yürütmeyi durdurma kara­rı vergi dairesi lehine verildiğinde, bu kararla ortaya çıkan miktar üzerin­den üçüncü bir ihbarname düzenle­nir ve yükümlüye tebliğ edilir (Tosuner ve Arıkan, 2006, 188).

Vergi mahkemesi kararının bir diğer sonucu da, bu kararın ilgili mercilerce uygulanması zorunluluğudur. Vergi dairesi en geç otuz gün içinde mah­keme kararına göre işlem tesis etmek zorundadır. Buna uyulmadığı taktir­de idare aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. Mahkeme kararını kasten uygulamayan kamu görevlisi aleyhine de dava açılabilece­ği gibi kararın infazının gecikmesi ne­deniyle idare gecikme faizi ödemekle yükümlü olur (Öncel, Kumrulu ve Ça­ğan, 2006, 194).

13.3- Hükmün Açıklanması

Hükmün açıklanması İYUK’nun 29. maddesinde düzenlenmiştir. Madde hükmü şöyledir:

  1. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar yeterince açık değilse, yahut birbirine aykırı hüküm fıkralarını taşıyorsa, taraflardan her biri kararın açıklanmasını veya aykırılığın giderilmesini isteyebilir.
  2. Açıklama dilekçeleri karşı taraf sayısından bir nüsha fazla verilir.
  3. Kararı vermiş olan daire veya mahkeme işi inceler ve gerek görürse dilekçenin bir örneğini, belirleyeceği süre içinde cevap vermek üzere, karşı tarafa tebliğ eder, cevap iki nüsha olarak verilir. Bunlardan biri, açıklama veya aykırılığın kaldırılmasını isteyen tarafa gönderilir.
  4. Görevli daire veya mahkemenin bu husustaki kararı, taraflara tebliğ olunur.
  5. Açıklama veya aykırılığın kaldırılması, kararın yerine getirilmesine kadar istenebilir.

Açıklama talebi kararın ne demek is­tediğinin yeteri kadar açık olmaması veya kararda birbirine aykırı hüküm fıkralarının bulunması şartına bağlı­dır. Hüküm açık gerekçeler çelişkili ise açıklama istenemez (Özbalcı, 2006, 445).

Açıklama talebinde tarafların her biri­si bulunabilir. Açıklama talebi karşı taraf sayısından bir fazla dilekçe ile olur. Açıklama dilekçesi kararı veren mahkemede görüşülür. Mahkeme gerekli görürse dilekçeyi karşı tarafa tebliğ eder. Karşı tarafında vereceği cevap açıklama talebinde bulunana tebliğ edilir. Mahkeme, incelemesi sonunda kararın açık olmadığı ya da çelişkili olduğunu saptarsa hükmü açıklar. Mahkeme yeni bir hüküm te­sis edebilecek nitelikte açıklama ya­pamaz (Tosuner ve Arıkan, 2006, 193). Vergi davasında hüküm konu­su verginin tamamen tahsil edilme­sinden sonra açıklama istenemez.

13.4- Yanlışların Düzeltilmesi

Yanlışlıkların düzeltilmesi İYUK’nun 30. maddesinde düzenlenmiştir. Bu­na göre;

  1. iki tarafın adı soyadı ile sıfatı ve id­diaları sonucuna ilişkin yanlışlıklar ile hüküm fıkrasındaki hesap yanlışlıkla­rının düzeltilmesi istenebilir.
  2. 29’uncu maddenin son fıkrası dı­şında kalan hükümleri, bu istekler hakkında da uygulanır.
  3. Yanlışlıkların düzeltilmesine karar verilirse, düzeltme ilamın altına yazılır.

Yanlışlıkların düzeltilmesi kanun yolu mahiyetinde değildir. Bu nedenle eğer bir hukuki yanlışlık varsa bu yol­la düzeltilemez. Yanlışlıkların düzeltil­mesi daha çok maddi hataların bu­lunması durumunda uygulanacak bir yoldur.

Yanlışlıkların düzeltilmesi talebi, kara­rı veren mahkemeye yazılacak ve kar­şı taraf sayısından bir fazla olarak dü­zenlenecek dilekçe ile olur. Kararı vermiş olan daire veya mahkeme işi inceler ve gerekli görürse dilekçenin bir örneğini, belirleyeceği süre içeri­sinde cevap vermek üzere, karşı tara­fa tebliğ eder. Cevap iki nüsha olarak verilir. Bunlardan biri yanlışlıkların dü­zeltilmesi talebinde bulunana tebliğ edilir. Mahkeme inceleme sonunda gerekli görürse yanlışlığı düzeltir. Dü­zeltme ilamın altına yazılır (Tosuner ve Arıkan, 2006, 194). Yanlışlıkların düzeltilmesinde hükmün açıklanmasındaki gibi bir süre sınırlaması yok­tur.

14- HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU İLE VERGİ USUL KANUNUNUN UYGULANACAĞI HALLER:

İdari yargıyı ilgilendirmekle birlikte İYUK’ta hüküm bulunmayan hangi durumlarda HUMK ile VUK hükümlerinin uygulanacağı İYUK’un 31. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre :

  1. Hâkimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, dosyanın taraflar ve ilgililerce incelenmesi, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygunlanır.
  2. Ancak, davanın ihbarı Danıştay, mahkeme veya hakim tarafından re’sen yapılır.
  3. Bilirkişiler, bilirkişilik bölge kurulları tarafından hazırlanan listelerden seçilir ve bilirkişiler hakkında Bilirkişilik Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.
  4. Bu Kanun ve yukarıdaki fıkra uyarınca Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa atıfta bulunulan haller saklı kalmak üzere, vergi uyuşmazlıklarının çözümünde Vergi Usul Kanununun ilgili hükümleri uygulanır. Örneğin sürelerin hesaplanmasına ilişkin İYUK’ta herhangi bir düzenleme yer almadığından VUK hükümleri dikkate alınır.

15- BAĞLANTILI DAVALAR

Aynı maddi veya hukuki sebepten doğan ya da biri hakkında verilecek hüküm, diğerini etkileyecek nitelikte olan davalar bağlantılı davalar bağlatılı davalardır.

İdare mahkemesi, vergi mahkemesi veya Danıştaya veya birden fazla idare veya vergi mahkemelerine açılmış bulunan davalarda bağlantının varlığına taraflardan birinin isteği üzerine veya doğrudan doğruya mahkemece karar verilir. Bağlantılı davalardan birinin Danıştay’da bulunması halinde dava dosyası  veya bağlantılı davalar, değişik bölge idare mahkemesinin yargı çevrelerindeki mahkemelerde bulunduğu takdirde dosyalar Danıştaya gönderilir. Ancak bağlantılı davalar aynı bölge idare mahkemesinin yargı çerçevesindeki mahkemelerde bulunduğu takdirde dosyalar o yer bölge idare mahkemesine gönderilir. (İYUK Md. 38)

15.1- Bağlantının Danıştayca incelenmesi:

Danıştayın dava konusu uyuşmazlığı incelemeye yetkili dairesi, bağlantılı dava dosyalarını öncelikle ve ivedilikle inceler ve karar verir. Danıştay bağlantının bulunduğuna karar verdiği takdirde:

a) Davalardan biri Danıştayda açılmış ve çözümlenmesi Danıştayın görevine dahil bir uyuşmazlıkla ilgili ise, davaların tümü Danıştayda görülür ve durum ilgili mahkemelere ve taraflara bildirilir.

b) Davaların çözümlenmesi, ayrı bölge idare mahkemesinin yargı çevresindeki idare veya vergi mahkemelerinin görevlerine giren uyuşmazlıklarla ilgili ise Danıştayın ilgili dairesi yetkili mahkemeyi kararında belirtir ve dosyaları bu mahkemeye göndererek diğer mahkemeye veya mahkemelere durumu bildirir. Yetkili mahkeme de durumu ilgililere duyurur.

c) Danıştayca verilen karar bağlantı bulunmadığı yolunda ise, dosyalar İlgili mahkemelere geri gönderilir. (İYUK md.39)

Bağlantının bulunup bulunmadığı yolundaki Danıştay kararları kesindir.

15.2- Bağlantının Bölge İdare Mahkemesince incelenmesi:

Bölge idare mahkemesi bağlantılı dava dosyalarını öncelikle ve ivedilikle inceler ve kararını verir. Bölge idare mahkemesince verilen karar, bağlantının bulunduğu yolunda ise, yetkili mahkeme kararda belirtilmek suretiyle dosyalar yetkili mahkemeye gönderilir. Durum ayrıca diğer mahkemeye de duyurulur. Yetkili kılınan mahkeme durumu ilgililere bildirir. Bölge idare mahkemesince verilen karar bağlantı olmadığı yolunda ise, dosyalar ilgili mahkemelere geri gönderilir. Bağlantının bulunup bulunmadığı yolundaki bölge idare mahkemesi  kararları kesindir.

15.3- Bağlantının mahkemelerce kabul edilmemesi:

Bağlantı iddiaları mahkemelerce kabul edilmediği takdirde, bu hususta verilen ara kararı taraflara tebliğ edilir. Taraflar, tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içerisinde, aynı yargı çevresindeki mahkemeler için o yer bölge idare mahkemesine, 38 nci maddenin 2 ve 3 ncü fıkrasındaki durumlarla ilgili davalar için Danıştaya başvuruda bulunabilirler. Başvuru üzerine bölge idare mahkemesi veya Danıştay görevli dairesince durum, yukarıdaki maddelerde yazılı usullere göre incelenerek karara bağlanır.

15.4- Bağlantılı davalarda, Davaya İlişkin Esaslar

Bağlantının varlığı yolunda idare ve vergi mahkemelerince veya bu konuda yapılacak itiraz üzerine bölge idare mahkemesi veya Danıştayca bağlantı hakkında karar verilinceye kadar usuli işlemler durur. Bağlantıya ilişkin işlemler sonuçlandırıldıktan sonra bu davalara bakmakla yetkili kılınan mahkeme veya Danıştay, davalara bırakıldığı yerden devam eder.

KAYNAKLAR :

Aksoy, Şerafettin (1999). Vergi Yargısı ve Türk Yargısı Sistemi. İstanbulıFiliz Kitabevi. Arslan, Mehmet (2005). Vergi Hukuku. Ankara:Yaklaşım.

Ayaz, Garip ve Sönmez, Erdal. (1999). “Vergi Yargısında Tarafların Kişilik veya Nite­liğinde Değişiklik ve Davacının Gösterdiği Adrese Tebligat Yapılmaması Durumları” Vergi Dünyası. 218 (1999): 35-42.

Bilici, Nurettin (2005). Vergi Hukuku. Ankara: Seçkin.

 Coşkun, Sabri (1993). İptal Davası. Ankara:

Danıştay yayınları. Dn. 3. D’nin E:1995/3755 ve K:1996/4486 sayılı Kararı.

Gözler, Kemal (2003). İdare Hukukuna Giriş. Bursa: Ekin Kitabevi.

Karakoç, Yusuf (2003). Genel Vergi Hukuku. Ankara: Yetkin.

Karakoç, Yusuf (1995). Vergi Yargılaması Hukuku. istanbul: Alfa.

Karakoç, Yusuf (1995). Vergi Yargılaması Hukuku. istanbul: Alfa.

Kırbaş, Sadık (2001). Vergi Hukuku. Ankara: Siyasal

Kızılot, Şükrü ve Kızılot, Zuhal (2006). Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları.Ankara: Yaklaşım.

Kızılot, Şükrü, Şenyüz, Doğan, Taş, Metin ve Dönmez, Recai (2006) Vergi Hukuku. Ankara: Yaklaşım.

Kızılot, Şükrü (2007). “Maliye Bakanlığı Sirkülerlerinin iptali için Dava Açılabileceği” Yaklaşım. 172 (2007):

Öncel, Muallâ, Kumrulu, Ahmet ve Çağan, Nami (2006). Vergi Hukuku. Ankara: Turhan.

Özbalcı, Yılmaz (2006). Vergi Davaları. Ankara: Oluş.

Tosuner, Mehmet ve Arıkan, Zeynep (2006).Vergi Uyuşmazlıklarının İdari Aşamada Çözümü ve Türk Vergi Yargısı. izmir: ilkem.

Yaşin, Mehmet (2006). Türk Vergi Yargısı ve Vergisel Uyuşmazlıkların Dava Yoluyla Çözümü. Ankara: Yaklaşım.

[1]   İdari işlem, İdari makamların kamu gücü kullanarak idare işlevine yönelik olarak tesis etmiş oldukları idare hukuku alanında sonuç doğuran hukuki işlemlerdir

[2]   İdari işlemin yetkili idare ya da idareler tarafından yapılması gerektiğini ifade eder.

[3]   İdarenin yaptığı ve yapacağı işlemlerin, kural olarak yazılı şekilde yapılmasını ifade eder. İdari işlemler gerekçeli olmalıdır.

[4]   İdari işlemin yapılmasının hukuki ya da fiili bir nedene dayanmasını ifade eder.

[5]   İdare hukukunda konu, yapılmış olan idari işlem sonucunda meydana gelen hukuki değişikliği ifade eder.

[6]   İdari işlemin maksat unsuru her zaman kamu yararı olmak durumundadır. Kamu yararı her bir işlem bakımından farklı biçimlerde tezahür edebilir.

([7]) Benzer konuda verilen bir başka karar için bknz. Danıştay 4. Daire E. 2008/5613 K. 2011/2767 T. 25.4.2011

([8]) 1. İdarî davalar, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır.
2. Dilekçelerde;
a) Tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adresleri (6352 Sayılı Kanunun 51 inci maddesiyle eklenen ibare Yürürlük; 2.7.2012) ile gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası,

“b) Davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı deliller,
c) Davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihi,
d) Vergi, resim, harç, benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarına ilişkin davalarla tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktar,
e) Vergi davalarında davanın ilgili bulunduğu verginin veya vergi cezasının nevi ve yılı, tebliğ edilen ihbarnamenin tarihi ve numarası ve varsa mükellef hesap numarası gösterilir.
3. Dava konusu kararın ve belgelerin asılları veya örnekleri dava dilekçesine eklenir. Dilekçeler ile bunlara ekli evrakın örnekleri karşı taraf sayısından bir fazla olur.

([9] ) 1. Her idarî işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılır. Ancak, aralarında maddî veya hukukî yönden bağlılık yada sebep-sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilir.

  1. Birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddî olay veya hukukî sebeplerin aynı olması gerekir

[10] Bumin Doğrusöz, “Vergi yargısında 2021’in ölçütleri”

 https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergi-yargisinda-2021in-olcutleri/606163

[11] Danıştay ve Vergi Mahkemelerinde yapılacak duruşmalarda, iddia ve savunmanın gerekli kıldığı hallerde, mahkeme vergi davasına konu olan tarhiyatın dayanağı incelemeyi yapmış bulunan inceleme elemanları ile, mükellefin duruşmada hazır bulundurduğu mali müşaviri veya muhasebecisini de dinler.( Danıştay ve Vergi Mahkemelerinde yapılacak duruşmalarda, iddia ve savunmanın gerekli kıldığı hallerde, mahkeme vergi davasına konu olan tarhiyatın dayanağı incelemeyi yapmış bulunan inceleme elemanları ile, mükellefin duruşmada hazır bulundurduğu mali müşaviri veya muhasebecisini de dinler.(VUK mk. Md.378)

Etiketler
Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı